Your coat and hat are gone -Ceketin ve şapkan gitmiş I really can't look at your little empty shelf -Senin küçük boş rafına gerçekten bakamam. A ragged teddy bear -Eski pükü oyuncak bir ayı It feels like we never had a chance -Asla bir şansımız olmamış gibi hissettirir. Don't look me in the eye -Gözümün içine bakma!
We lay in each others arms -Başkalarının kollarında yatarız. But the room is just an empty space -Ama oda sadece boş bir alan I guess we lived it out -Tahminimce burada yaşamışız Something in the air -Havada bir şey var We smiled too fast -Daha hızlıca gülümsedik then can't think of a thing to say -Birşey söylemek için düşünmekten...
Lived with the best times -En iyi zamanlarla yaşadık Left with the worst -En kötülerle ayrıldık I've danced with you too long -Seninle uzunca zaman dans ettik Nothing left to say -Söylenmek için bırakılan birşey yoktu.
Let's take what we can -Hadi alabileceğimiz herşeyi alalım. I know you hold your head up high -Biliyorum beni kendinden yüksek tutarsın We've raced for the last time -Son zamanlarda yarışırdık A place of no return -Geri dönmenin olmadığı bir yerde.
And there's something in the air -Ve havada birşey var. Something in my eye -Gözümün içinde birşey var. I've danced with you too long -Seninle uzunca zaman dans ettik Something in the air -Havada birşey var. Something in my eye -Gözümün içinde birşey var.
Abracadoo, I lose you -Abracadoo, Seni kaybederim We can't avoid the clash -Çatışmadan kaçınamayız. The big mistake -Büyük hata Now we're gona pay and pay -Şimdi ödeyecek ve ödeyeceğiz(bedelini) The sentence of our lives -Yaşamlarımızın cümlesi Can't believe I'm asking you to go -Sana gittiğini sorduğuma inanamaz.
We used what we could -Ne yapabiliyorduysak onu yapardık To get the things we want -İstediklerimizi alabilmek için. But we lost each other on the way -Ama birbirimizi yolda kaybettik. I guess you know I never wanted -Tahminimce biliyorsun asla daha fazla istemediğimi Anyone more than you -Senden başka birini...
Lived all our best times -En iyi zamanlarımızı yaşadık. Left with the worst -En kötülerle ayrıldık. I've danced with you too long -Seninle uzunca zaman dans ettik Say what you will -Ne yapacağını söyle!
But there's something in the air -Ama havada birşey var Raced for the last time -Son zamanlarda yarışırdık. Well I know you hold your head up high -Biliyorum, beni kendinden yüce tutardın. There's nothing we have to say -Söylememiz gereken birşey yok. There's nothing in my eyes -Gözlerimin içinde birşey yok. But there's something in the air -Ama havada birşey var. Something in my eye -Gözümün içinde birşey var. I've danced with you too long -Seninle uzunca zaman dans ettik There's something I have to say -Söylemem gereken birşey var. There's something in the air -Havada birşey var. Something in my eye -Gözümün içinde birşey var. I've danced with you too long -Seninle uzunca zaman dans ettik
Something In The Air Çeviri, AkorMerkezi.com'da yayınlanmıştır. http://www.akormerkezi.com
İçerik Kısa Linki:
Beğendiniz mi? Something In The Air Çeviri sayfasını Şimdi paylaşın:
Something In The Air Çeviri için Komoçotoko'dan Gelenler