Kris Kristofferson Casey's Last Ride (Casey'in Son Sürüşü)
Casey joins the hollow sound of silent people walking down, [Casey, aşağıya yürüyen sessiz insanların boş sesine katılır,] The stairway to the subway in the shadows down below. [Merdivenlerden, aşağıda gölgelerin içindeki tünele] Following their footsteps through the neon-darkened corridors, [Onların adımlarını yarı ışıklı karanlık koridorlara doğru takip eder,] Of silent desperation, never speaking to a soul. [Sessiz umutsuzlukla, kimseyle konuşmadan.]
The poison air he's breathing has the dirty smell of dying, [Soluduğu zehirli havada ölümün pis kokusu vardır,] 'Cos it's never seen the sunshine and it's never felt the rain. [Çünkü, asla güneş ışığı görmemiş ve yağmuru hissetmemiştir.] But Casey minds the arrows and ignores the fatal echoes, [Fakat Casey ok işaretlerine dikkat eder ve ölümcül yankılara aldırmaz,] Of the clicking of the turnstiles and the rattle of his chains. [Turnikelerin tıkırtısının ve zincirlerinin takırtısının içinde.]
"Oh," she said: "Casey, it's been so long since I've seen you". ["Oh" dedi kız : " Seni görmeyeli çok uzun zaman oldu, Casey"] "Here," she said: "just a kiss to make a body smile. ["Burada," dedi kız :" bir cesedi gülümsetmeye yalnızca bir öpücük yeter"] "See," she said: "I've put on new stockings just to please you. ["Bak" dedi kız : "Seni memnun etmek için yeni çoraplar giydim"] "Lord," she said. "Casey, can you only stay a while." ["Tanrım" dedi kız :" Biraz daha kalabilir misin,Casey"]
Casey leaves the underground and stops inside The Golden Crown, [Casey yer altını terk eder ve Altın Taç'ın içinde durur.] For something wet to wipe away the chill that's on his bones. [Islak bir şeyi ve kemiklerindeki soğukluğu silmek için.] Seeing his reflection in the lives of all the lonely men, [Kendi yansımasını tüm yalnız erkeklerin hayatlarında görmektedir Who reach for anything they can to keep from going home. [Onları eve gidebilmekten alıkoyacak her şeye ulaşırlar].
Standing in the corner, Casey drinks his pint of bitter, [Casey, köşede bekler ve acı birasını içer,] Never glancing in the mirror at the people passing by. [Geçen insanlara aynadan asla bakmadan.] Then he stumbles as he's leaving and he wonders if the reason, [Tam gidiyorken o sırada sendeler ve nedenin... Is the beer that's in his belly or the tear that's in his eye [Karnındaki bira mı yada gözündeki gözyaşı mı olduğunu merak eder.]
"Oh," she said: "I suppose you seldom think about me. ["Oh" dedi kız : " Sanırım sen beni çok nadir dünüşürsün."] "Now," she said: "now that you've a family of your own." ["Şimdi" dedi kız :"Şimdi senin kendine ait bir ailen var."] "Still," she said: "It's so blessed good to feel your body. ["Hala" dedi kız : " Bedenini hissetmek oldukça mutluluk veren birşey."] "Lord," she said: "Casey, it's a shame to be alone." ["Tanrım" dedi kız : " Yalnız olmak ayıp bir şey, Casey"]
Casey's Last Ride Çeviri, AkorMerkezi.com'da yayınlanmıştır. http://www.akormerkezi.com
İçerik Kısa Linki:
Beğendiniz mi? Casey's Last Ride Çeviri sayfasını Şimdi paylaşın:
Casey's Last Ride Çeviri için Komoçotoko'dan Gelenler